Heyecanla beklenen Kasım ayı bu sene havalar tam da soğumadan geldi geçiyor.. Şu zamana kadar kocaman billboardlarda, telefon ekranlarımızda, televizyonlarda gördüğümüz üzere artık Kasım ayı demek “KASIM İNDİRİMLERİ” demek. Kasım indirimleri de mağaza önlerinde oluşan kuyruklar, online mağazalarda doldurduğun sepeti başarıyla tamamlayabilme yarışına girmek demek.
İndirim zamanları çoğumuz, ihtiyacımız dışında -sadece fiyatı düştüğü(!) için- ürün satın alma isteğimizi bastıramıyor ve müthiş bir tüketim çılgınlığına sebebiyet veriyoruz. Doğal olarak ihtiyacımız olanın dışında tüketim, ihtiyacımız olanın dışında üretimi de beraberinde getiriyor. Psikologlar, indirim dönemlerinde tüketicinin online/offline mağazalara hızla koşmasını; fırsat ürünlerini satın alan tüketicinin kendini “başarılı” hissetmesine bağlıyor. Normalde olduğundan daha düşük bir fiyata ürünü, belki de indirime girmese ihtiyaç duyup almayacağımız ürünü, satın almak bize kendimizi başarılı hissettiriyor. Başarı hissinin dışında, ekonomik şartları da göz önünde bulundurduğumuzda hepimiz maddi anlamda en karlı çıkacağımız yolların peşindeyiz zaten. Peki, gerçekten karlı çıkıyor muyuz bu indirimlerden? Markalar nasıl oluyor da sezon ürünlerine %70 e varan indirimler uygulayabiliyor? Bu ürünlerin maliyeti nedir ki satış fiyatları bu denli düşebiliyor? Belli ki normal satış fiyatları aslında çok da “normal“ satış fiyatları değil. Peki lokal üreticiler, düşen bu fiyatlarla rekabet edemezken, çok uluslu firmalar üretimlerini nasıl bu kadar ucuzlatabiliyor? Fiyatların bu kadar ucuzlaması yolunda bazı etik değerlerden vazgeçilmesi gerekiyor olsa gerek. Biraz kafa yorduğumuzda sektörün gizlediği yüzünü görebilmek o kadar da zorlayıcı değil. Sektörün gizlediği yüzü bile diyemeyiz çünkü o kadar da gizlediği söylenemez. Nedenini sorguladığımızda temeldeki sorun hepimize kendini hissettiriyor; fabrikalar ucuz ve hızlı moda üretmek için “dibe doğru bir yarış” içindeler. Bu da ne yazık ki ucuz ve kolay sömürülen iş gücünü beraberinde getiriyor.
Global Kölelik Endeksi'ne göre, moda endüstrisi dünyadaki modern köleliğin en büyük destekçilerinden biri. Endüstriyel kölelik “vicdanımızı biraz daha rahatlatacak şekilde” eskisinden çok da farklı değil aslında. Çokuluslu Şirketlerin Araştırılması Merkezi'ne göre; pamuk üretiminde ve hazır giyim fabrikalarında yetişkin işçilere düşük ücret verilmesi ile çocuk işçiliği arasında doğrudan bir bağlantı var. Bir çocuğun okulda olması gereken zaman diliminde kıyafetlerimizi ürettiğini düşündüğümüzde; içinde kendimizi çok iyi, güzel ve trendy hissettiğimiz kıyafetlerin hala bizde çok olumlu bir karşılığı kalır mı gerçekten? Bu sebeptendir ki özellikle hızlı moda markalarının ‘indirimli fiyatlar’ adı altında sunduğu ürünlerini satın almadan önce “Bu kıyafeti kim, hangi şartlar altında üretti ve üretmeye devam ediyor?” sorusu akıllarda tutulmalıdır.
Peki, işin iç yüzü böyleyken, alışveriş yaparken tercihlerimizi nasıl daha etik ve sürdürülebilir hale getirebiliriz? İndirim dönemleri moda endüstrisinin şüphesiz ki vazgeçilmez bir parçası; fakat bilinçli tüketiciler olmaya gayret edip, bu düzenin bir parçası olmayı reddetmek de çok zor değil. Eğer ki siz de bilinçli tüketici olma gayretindeyseniz; hayatınıza kolayca dahil edebileceğiniz tüketim alışkanlıklarından üç tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum;
1.Alacağın Ürünün İçeriğini Kontrol Etmek
Satın alacağınız tekstil ürününün etiketini okumayı öğrenmek; ürünün yapım aşamasında kullanılan materyaller ve ürünün kullanım ömrü konusunda size güçlü ipuçları verir. Sürdürülebilir tüketime destek konusunda atılabilecek ilk adımlardan biri doğaya minimum zararı olan materyallerin kullanıldığı ürünleri tercih etmek olacaktır. Sürdürülebilirliğe desteğin bir diğer bacağı da tüketim miktarınızı doğrudan azaltmaktır; bu sebeple alacağınız tekstil ürünün dolabınızda uzun süre yer edinebilmesi önemli bir husustur. Ürünün uzun ömürlülüğü konusunda da yine en güçlü ipucunu ürünün yapım aşamasında kullanılan materyalleri öğrenerek ve araştırarak alabilirsiniz. Bu sebeple ürünün etiketini doğru okuyabilmek bilinçli tüketici olma yolunda atılması gereken ilk adımlardan biridir.
2.Ürünü Kimin Nerde ve Ne Koşullar Altında Ürettiğini Sorgula
Hızlı moda sektörüne hizmet eden firmaların tekstil ürünlerini nerede ve ne şartlar altında ürettirdiğinin cevabı, temelde iki konuyu doğrudan etkilemekte; birincisi artan karbon ayak izi diğeri ise artan iş gücü sömürüsü. Gezegenimizin ömrünü kısaltan karbon ayak izini azaltabilmek ve üretimi etik şartlar altında gerçekleştirebilmek adına; üretim ve tüketim zincirini lokalde sürdürülebilir kılmak çok mühim. Birçok hızlı moda markasının uyguladığı politika ise bunun tam tersi yönünde. Firmalar genellikle ucuz iş gücü bulabildikleri 3. Dünya ülkeleri vb. bölgelerde üretimini gerçekleştiriyor ve akabinde; ürünlerin dağıtımı için büyük bir lojistik ağ kuruyorlar. Firmaların, ucuz iş gücü bulabildikleri ve genellikle işçi-işveren hakları yönünden regülasyona tabi olmadıkları bölgelerde üretim yaparken; etik şartlardan çokça uzaklaştıklarını tahmin etmeniz zor olmasa gerek. Tekstil endüstrisindeki çocuk işçi sayısındaki dramatik artış, tekstil üretiminde çalışan işçilerin yaşamlarını idam ettirebilmeleri için gereken asgari ücretin altında maaşlandırılmaları gibi durumlar bu sürecin bir sonucu. Üretilen ürünlerin dünyanın dört bir yanına dağıtılabilmesi için gerekli olan global lojistik ağlar ise tahmin edebileceğiniz üzere atmosferdeki mazot salınımını arttırarak farklı açılardan doğaya dönüşü olmayan zararlar vermekte.
3.Satın Alacağın Ürüne İhtiyaç Duyduğundan Emin Ol
Hızlı moda sektöründe her sezon trendler yeniden belirleniyor ve “fast fashion” endüstrisi tüketimi arttırabilmek amacıyla hızla çalışıyor. Trendlerin bu kadar hızlı değişkenlik göstermesi, büyük tekstil firmalarının her geçen gün daha fazla ürün üretmesi, ürettiği ürünleri bilinçsizce pazarlaması ve akabinde müthiş bir tüketim çılgınlığına sebep oluyor. Tüketiciyi endüstriyi büyütme noktasında yalnızca birer araç olarak gören markalar; üretilen ürünün kalitelisini, üretim koşullarını, ihtiyaç fazlası üretimin atık yığınlarına dönüşmesini ve dolayısıyla doğaya verdiği zarar hiçe sayıyor. Buna dur demek için “trend” haline gelen ve bir sonraki sezon trendten düşeceği için giymek istemeyeceğimiz ürünlere ne kadar ihtiyacımız olduğunu sorgulamak ve sürdürülebilir seçimler yapabilmek çok önemli. Dolabınızda uzun ömür yer edinebilecek, birden fazla ürünle eş zamanlı kombinlenebilecek ve materyal kalitesi yüksek ürünleri tercih etmek özetle ihtiyaca yönelik alışverişi önceliklendirmek bu “trend çılgınlığına” dur demenin bir yolu.
İndirim dönemlerinde artan tüketim çılgınlığından yola çıkarak; hızlı moda endüstrisinin tüketim alışkanlıklarımızı nasıl şekillendirmeye çalıştığına ve bu alışkanlıkların temelde ne gibi sorunları ortaya çıkarttığına değindiğim bu yazımı sonlandırırken; bilinçli tüketici olma yolunda atılabilecek adımları hayatınıza hızla adapte edebilmenizi ve bu konudaki araştırmalarınıza hız kesmeden devam edebilmenizi temenni ederek yazımı noktalıyorum.
Blog yazılarımız hakkında veya markaya dair merak ettiklerinizi iletişim kanallarımız aracılığıyla bizlerle her zaman paylaşabilirsiniz.
KAYNAKÇA:
https://wannart.com/icerik/22946-kolelik-asla-moda-olmaz-giyim-sektorunde-cocuk-isciligi